Bir projeyi yaparken şöyle bir gerçek vardır: Yaptıklarınız kadar yapmamayı tercih ettikleriniz de önemlidir. Aliens: Fireteam Elite de yapım aşamasındayken tam olarak bu felsefeyi takip etmiş bir oyun zira Cold Iron Studios, oyunu yaparken bazı detayları tamamen pas geçerek kendilerine en önemli gelen kısımlara odaklanmış. Zaten 50 kişi civarında bir ekiple çalışan küçük bir stüdyonun da bu tarz bir yaklaşımla oyun yapmış olması beklenirdi. Yoksa böyle küçük bir gücü gereksiz detayları eklemek için harcasalar oyun başarısız olurdu. Ama böyle yapmamışlar, AA standartında adına yaraşır bir oyun ortaya çıkmış. Tabii, bu büyük kusurları yok demek de değil maalesef.
Aliens: Fireteam Elite 3 kişiye kadar coop olarak oynanabilen TPS shooter bir oyun. Zaten adından da anlayacağınız üzere —özellikle de Alien serisini seven, hakim biriyseniz— karşınızda nasıl düşmanlar bulacağınızı tahmin etmişsinizdir: çeşit çeşit xenomorphlar, mutasyon geçirmiş insanlar, yapay zekalı botlar… Ve oyun kesinlikle adını ve konseptini aldığı serinin, Aliens oyunu olmasının hakkını veriyor. Gerek müzikleriyle, gerek ikonik pulse rifle sesiyle, gerek askerlerin/düşmanların tasarımıyla kendinizi bu evrenin içinde hissediyorsunuz. Oyunun silah sesleri ve müzikleri gerçekten takdire şayan, ki bir düşman öldürdüğünüzde çıkan sesleri de çok güzel yapmışlar; headshot atarak öldürdüğünüz bir düşmandan çıkan o ilginç ses çok tatmin ediyor insanı. Aliens-severlerin kesinlikle tatmin olacaklarını düşünüyorum silah sesleri, düşman tasarımı, oyunun müzikleri gibi konularda. Hatta Aliens sevmeseniz bile —ki ben de Aliens fanı değilimdir— bu oyunun eğlenceli yapısıyla ve evrene has dinamikleriyle sizi içine çekeceğine garanti verebilirim. Tabii Alien: Isolation gibi bir oyun beklemiyorsunuz diye umuyorum. Tamamen farklı janralara aitler zira. Örnek aldıkları filmler/materyaller de farklı nitekim.

Haritalar da aynı şekilde güzel tasarlanmışlar. Evrene uygunluklarının ve güzel atmosfer yaratmalarının yanı sıra oynanış olarak da size farklı yaklaşımlar kullanmaya itiyorlar. Mesela bazı bölümlerde karanlık ve dar tünellerden geçerken bazı bölümlerde çok açık ve geniş alanda çatışmalar yaşıyorsunuz. Bu da silah tercihinizden yetenek kullanımına ve nasıl pozisyon alacağınıza kadar her şeyi etkiliyor. Mesela dar koridorlarda ADS (nişangah) açmak çok zor. Üstünüze sürüsüyle xenomorph tavandan, duvarlardan ve arkanızdan yaklaşırken daracık koridorda görüşünüzü neredeyse yok seviyesine indiren ADS açmak pek akıl karı olmuyor. Aynı zamanda ADS açmadan nişan çizgileri de olmuyor ekranınızda (bazı yeteneklerin geçici efekti, bazı silahlar hariç), bu da artık sizi farklı kararlar almaya itiyor. Hem içinizde küçük bir panik yaşıyorsunuz hem de durumu en az hasarla nasıl atlatabilirim diye düşünüyorsunuz. Tabii en nihayetinde en iyi çözüm xenomorphların kafasını en hızlı şekilde patlatabilmek oluyor orası ayrı mesele. Ama en azından oyuna değişik hissiyat katıyor.
Haritaların tasarımı yanında düşmanların tasarımı da tabii bu tercihlerle birlikte pekişmiş oluyor. Mesela dar koridorlarda, kıyıya köşeye saklanmış kırmızı renkli üstünüze atlayıp yere yatıran xenomorphlar hızlı ve dikkatsizce koşanlara kalp krizi geçirtmeyi bekliyor genelde. Kaç tane haini kesin bu köşede bunlardan vardır diyerek dikkatli yaklaşarak vurdum hatırlayamıyorum. Açık alanlarda ise size silahlarla karşılık veren botlar epey bir farklı deneyim yaşamanıza neden oluyorlar. Kimisi Sniper Rifle bile taşıyor. Oyunun bu tarz düşmanlarla karşılaştığınızda size Gears of War havası verdiğini söylemek isterim. Sürüsüyle xenomorph vurduğumuz bir oyunda garip bir farklılık. Sevip sevmemesi size kalmış.
Tam da Gears of War havası veriyor demişken şu TPS kameraya da bir değineyim istedim. Kişisel olarak TPS kamerayla shooter oynamayı sevmiyorum. FPS kamera her zaman böyle oyunlar için bir tercihim olmuştur. Gelgelelim bu oyunda TPS kameranın hakkının verildiğini düşünüyorum. Mesela World War Z gibi bir oyunda TPS’i çok gereksiz bulmuştum. Dizayn olarak TPS olmasının getirdiği hiçbir avantajı hissedememiştim —21 Eylül’de çıkacak World War Z: Aftermath’de FPS kamera seçeneği de getiriyorlar zaten—. Ama Aliens oyunu bunu oyun mekanikleriyle oyuna yedirmeyi başarıyor. Mesela dodge roll var oyunda, xenomorphların çoğu saldırısını bu şekilde bertaraf edebiliyorsunuz. Siper alma var yine Gears of War’dan tanıdığımız. Eli silah tutan botlara ya da tükürük atan xenomorphlara karşı gayet işlevli bir mekanik. WWZ’de niye var peki bu bakış açısı? Gerçekten sebep bulamıyorum. Sanki sadece bize Left 4 Dead demesinler demek için yapılmış gibi hissettiriyor o oyunda. Ki Aliens için en büyük korkum TPS nedeniyle oyundan zevk almayacağımdı ancak bu oyun için TPS gerçekten de çok güzel olmuş açıkçası. FPS yapsalar ve akabinde bu mekaniklerden de kurtulsalar nasıl olurdu bilemiyorum gerçi, belki de daha çok beğenirdim.

Bu kadar temel oynanışı övdük, biraz da oyunun günahlarına ve diğer detaylara geçelim. 5 tane sınıf var oyunda toplam, bunlar: Demolisher, Gunner, Doc, Technician, Recon. Demolisher ağır silah kullanabilen, roket atabilen hasar odaklı bir sınıf. İkonik akıllı silahı kullanabilen tek sınıf ayrıca. Nişanı tam almanıza gerek olmadan sürüleri yok edebiliyor bu silah. Gunner klasik “soldier” tipi sınııfımız. Technician, turret koyabilen mühendisvari bir sınıf. “Gadget”larla sahayı rahatlatıyor. Recon ise düşmanların izini sürdürten, bu sırada size bonuslar sağlayan hoş bir sınıf. Doc ise bildiğimiz “medic” sınıfı. Ancak Doc sanırım içlerindeki mekanikleri en sorgulanabilir sınıf olmuş. Kötü demek istemiyorum zira benim oynadığım ana sınıf bu, sevmesem oynayamazdım diye düşünüyorum (Gerçi oyunlarda medic arketipini seven, oynayan biri olduğum için de kötülüğüne rağmen oynuyor olabilirim, bilmiyorum). Özel yeteneği can veren bir istasyon kurmak. Ancak bu istasyonun sağlık verme barı sadece sıhhiye çantası alındığında doluyor. Affedersiniz ama zaten herkesin sıhhiye çantası gördüğü an çullandığı tarz bir oyun tipi bu. Üstelik çanta bir tane taşıyabiliyor Doc, çantaların seviyelerde veriliş dağılımı da saçma. Çoğu zaman ya yeriniz olmuyor ya da çantaya erişimizin olmuyor. Üstelik çanta zaten can sağlıyor, ben bunu azıcık canı azalmış birine bassam tonlarca can boşa gidiyor. Eh, travma istasyonunu kullanarak can sağlamazsam da o istasyonun can barı azalmıyor ki sağlık çantası alıp doldurayım. Her türlü garip bir mekanik tercihi. Tam olarak ne düşündüler bunu yaparken bilmiyorum; yine de bu duruma uyum sağlamış durumdayım. Üstelik travma istasyonuna düşmanları yavaşlatmasını sağlayacak özelliği geliştirseniz bu sefer de sürekli ortaya açtığınızda azıcık canı giden takım arkadaşlarınız o travma barını sömürüyor ve travma barı biterse de bu yetenek kullanılamaz hali geliyor. E, bari izin ver de düşman yavaşlatayım, o da yok. İnsanları uyaracağım bir sistem de yok oyunda. Sesli chat yok, normal chat yok… Sadece bir ping sistemi var o da sadece işaretlemek için. Ha, bazen kimsenin sesini duymamak güzel oluyor ayrı mesele. Oyun dizaynından bahsetmişken oyunda siper alma olmasına rağmen eğilme olmadığını belirtmek durumundayım. “Intense” zorluğunda dosta ateş edebildiğimiz bir oyunda eğilme olmaması gerçekten garip bir tercih.
Oyunda performans sorunları da var. Recon düşmanların izini sürecek yeteneğini açtığında oyundan bir 20 FPS kaybediyorum galiba. Zaten oyunun kendisi de Back 4 Blood gibi bir oyunun betasının bile neredeyse yarısı kadar FPS veriyor. Kesinlikle bir optimizasyon sorunu olduğu açık. Çok çok kötü de değil tabii. Yine de bunu hesaba katmanız gerekiyor eğer sınırda bilgisayarınız varsa, FPS düşüşleri gerçek bir sorun olabilir. Öte yandan bazı buglar da çok sinir bozucu. Tabii bunlar benim kendi deneyimlerim olduğu için sizde de olacağının garantisini veremem. Genel olarak oynanışta bir buga rastlamadım ama sesler konusunda büyük sıkıntılar yaşıyorum. Bazen silah sesleri tamamen kayboluyor oyunda ve bölümü bitiresiye kadar geri gelmiyor. Bazen belli bir ses uzunca bir süre takılı kalıyor. Gerçekten seslerini, müziklerini özellikle sevdiğim bir oyunda böyle bir bug tüm zevki öldürüyor.

Peki ya oyunda çok önemli bir özelliğin eksik olmasına ne demeli? Oyunda quickplay seçeneği yok. Yani herhangi bir oyun bulmaya çalışırken defalarca görevleri aratmanız gerekebiliyor. Üstelik 60 saniyelik sınır koymuşlar, yoksa sizi yarı yolda botlarla uğurlamaya çalışıyor oyun. Neden? Anlamak mümkün değil. Böyle bir oyunda tüm misyonları bitirmişken tekrardan herhangi bir aktif oyuna girmek konusunda niye bu kadar zor bir yol seçmişler anlamak mümkün değil. Üstelik geliştiricilerle yapılan son “bana herhangi bir şey sor” etkinliğinde quickplay eklemek gibi bir planları olmadığını söylemişler. Herkesin oyun bulmakta zorlandığını haykırdığı bir ortamda ilginç bir tercih ve bir hayal kırıklığı.
Son sözlere geçmeden önce oyunun kişisel olarak bana kötü gelen bir tarafı daha var: Fazla aksiyon olması. Evet, kimi için bu çok iyi bir şey. Eğer sonsuz aksiyonu seviyorsanız gerçekten sizi fazlasıyla tatmin edecek bu oyun. Özellikle de Horde modunda üstünüze dalgalar halinde sürüsüyle xenomorph gelirken. Ama aynı zamanda bu çok yorucu bir şey de. Her yerden sayısız düşman yağıyor, üstelik çoğu özel xenomorph’un canı da haddinden fazla. Yani gerçekten bazen özel güçleri olan farklı xenomorphların niye bu kadar hasar tankladıklarını anlamıyorum. Oyunda elimi farenin sol tuşuna basmadan geçirdiğim çok az zaman oluyor hal böyle olunca. Normal görevlerde bu yine daha dengeli ama sürü modunda en fazla 20 saniyelik aralarda nefes alabiliyorsunuz. Her xenomorph’un bu kadar çok canı olmasına oyunda gerçekten gerek yokmuş. Örneğin, tüküren xenomorphlar genelde saklanıyorlar ve siper aldıkları yerden tükürüyorlar. Ama canları da çok fazla. Zaten onları vurmak için tehlikeye girmek ve pozisyon değiştirmek gerekiyor, siz daha ne diye bu kadar çok can koyuyorsunuz şu illete? Daha da çok saklansın ama canı da çok az olsun mesela. Normal xenomorphlar dışındaki her çeşidin bu kadar çok canı olması cidden bazen sadece yorucu. İnanın elim yorulduğu için ADS tuşunu sağ tıktan “E”ye aldım. Üstelik daha da üst zorluklarda aynı düşmanların canları daha da çok artıyor. Bir oyunda zorluğu artırmak adına en sevmediğim dizayn tercihi bu genelde. Düşmanları daha tehditkar yapmak için canını artırıyorlar, çok ucuz bir yöntem.

Tüm bunlara rağmen zevkli bir oyun Aliens: Fireteam Elite. Hikayesiyle ilgili yorum yapmadım çünkü tüm hikaye diyaloglarını geçtim. Zaten konuşma için animasyon dahi hazırlamamışlar (mesela yapmayı pas geçtikleri alana bir örnek). Gerek de yok zaten buna, sadece oynanışa odaklanıp bunu çok zevkli hale getirmeleri takdire şayan. Tabii, arada listelerine girmediği için kaybettiğimiz quickplay olmaması gibi durumlar da var. Yine de bunlar sonradan gelmeyecek şeyler değil. Özellikle oyunun özü, oynanışı bu kadar güzelken, yani temeli sağlamken, bundan sonra atılacak her bir kat oyunun eksiklerini yavaşça giderecektir diye düşünüyorum; sonuçta AA bir oyun olarak her türlü özelliği vadetmeyeceğini açıkça ortaya koyuyor oyun. Belli ki kısıtlı kaynaklarını oyunun oynanışını güzelleştirmek için harcamışlar. Türkiye fiyatının biraz pahalı olması, bizler için en kötü yanı herhalde oyunun şu an için. 220 TL gibi bir Steam fiyat etiketine değecek bir oyun olmayabilir çünkü. O artık sizin takdiriniz. Sağlıcakla kalın!