Hem yeni bir Batman içeriğine hem de animasyon izleme isteğimin tavan yaptığı günlerde ufukta beliren bir yapım. Geçtiğimiz günlerde Prime Video üzerinden yayınlanan Batman: Caped Crusader hakkında konuşacağım. Dizi yayınlanmadan önce paylaştıkları dizinin introsu ve tanıtım videosuyla hevesimizi yükselttikten sonra güncel bir Batman yapımı izleyecek olmanın verdiği heyecan beni rüzgarına katıp götürdü. Çıktığı gün bütün bölümlerini indirdim ve dışarıda da olsam işyerinde de olsam ben bunu izleyeceğim diye kafama koyup Batman: Caped Crusader’a başladım.
Günümüz dizileriyle benzer bir mantıkta 20-25 dakikalık 10 adet bölümle izlemesi kolay bir animasyon yapıldığını söylemeliyim. Animasyon tarzını gördükten sonra da sezonların uzun süre almadan ve kaliteli bir yazarlık ürünü olarak ortaya çıkmasını beklemek şımarıklık olmasa gerek. Bölümlerin süresi ve sezondaki bölüm sayısını hesaba katınca diziyi kısa bir sürede bitireceğimi öngörmüştüm. Şimdi de bitirmemin ardından içimden atmam gereken düşüncelerimi dökmek için buradayım. Elimden geldiğince spoilersız bir şekilde yeni Batman karakterimizin çerçevesinde kalarak etrafında gelişen olaylar ve karakterler hakkında konuşacağım.

Nasıl Bir Batman?
Her şeyi önümüze seriyorken şunu da belirtmeliyim ki elimizdeki yapımın yeni bir Batman hikayesi olduğunu her seferinde kendime hatırlattım. Beklentilerimi sıfırlayarak ve bana verilenleri değerlendirip henüz önünde daha uzun sezonları olabileceğinin farkında olarak yaptım tüm yorumlarımı.
Batman’i ilk ortaya çıktığı günden günümüze kadar defalarca farklı formlarda, farklı kişiliklerde, farklı kostümlerde ve farklı aktörlerle izledik, okuduk veyahut oynadık. Birçok Batman yapımıyla haşır neşir olmuş biri olarak kafamda da ideal bir Batman oluştu doğal olarak. Tabii ki yeni işleri izlerken ideal karakterime uymasını beklemiyorum ancak bir Batman’de olmasını beklediğim bazı minimum özellikler vardır. Şu an önümüze yatırdığımız Batman’de ise bu özelliklerin bile bir kısmı eksik olunca beklentilerimi sıfırlayarak izlediğim halde gözüme batan bir karakterle karşılaştım. Olayları ve gizemleri araştırıp dedektiflik yönünü ortaya koyan ve ardından insanların ondan korktuğu, geceyi temsil ettiği için gün doğumunda suçluların derin bir oh çekmesine sebep olacak bir Batman görmek isterdim.
Diziye henüz yeni başladığımız andan itibaren fark ediyoruz ki Batman karakteri henüz şehirde yeni gözükmeye başlamış ve birçok kişinin varlığına bile inanmadığı bir kanunsuz. Batman’in ilk zamanlarını izlemek veya okumak her zaman keyif vermiştir bana. Nasıl başladığı ve yolunu nasıl çizdiği hep ilgi çekici gelmiştir. Bu sebeple ilk zamanlarını izliyor olmak ve bunu farklı bir senaryo ile farklı ihtimaller üzerine izleyecek olmak heyecan verdi bana açıkçası.
Batman’in kendisi kadar, geniş bir karakter yelpazesine sahip evrenindeki diğer karakterler ile olan etkileşimi de önemli tabii ki. Bu yapımımızda Batman’i daha çok Barbara Gordon ile yakınlaştırmak üzerinden bir ilişki sistemi kurulmuş durumda. GCPD’nin başı James Gordon’ın avukat kızı Barbara Gordon ile. Barbara karakterini de bu sebeple sık sık ön planda izliyoruz. Belki bazen fazla ön planda.
Batman’e dair ilk zamanlarını izlemenin ne kadar hoşuma gittiğini söylemiştim. Bunun işlenişinde bazı ikilemler yaşanabiliyor. Örnek olarak kurgusal bir tercih olarak ilk zamanlarındaki bir Batman’in zayıf yönlerini daha sık göstermek verilebilir. Bu tercih benim pek hoşuma gitmiyor açıkçası. Batman’i güçlü ve korku salan haliyle izlemek benim daha çok sevdiğim bir kurgu tercihi. Devamlı aldığı hasarlardan sarsılan ve sadece iş bitirmeye geldiği halde onda bile sorun yaşayan bir Batman izlemek bir noktadan sonra pek çekici gelmiyor bana.

Konu Akışı ve Karakter Gelişimi
İlk bölümün ilk anından itibaren sezon boyunca Batman’in çizgi romanlarda sıkça gördüğümüz düşmanlarını tanımamız üzerine kurulu bir kurgu inşa edildiğini görüyoruz. Son 2 bölüm hariç her bölümde hatta yeni bir karakter tanıdık diyebiliriz. Görece kısa bir ekran süresinde her bir bölümde bir karakter tanıtmak zor bir iş ve bazen kurgu noktasında yavan hissettirdiği anlar olabiliyor bu sebeple. Bu sezonun kurgusunda Batman’in de beğenmediğim noktası buraya biraz bağlanıyor aslında. Her bölüm farklı olaylar ve farklı karakterler tanıtılacak diye Batman’in karakter özelliklerini tanımamız gereken anlar geri planda kalıyor gibi hissettirdi bana.
Seçilen kötü karakter çeşitliliği gayet iyi hatta oldukça fazla. Daha önce bahsettiğim karakter yelpazesinden fazlasıyla karakter ile karşılaşıyoruz sezon boyunca. Hatta bazı karakterlerin çocukluklarının (Robin gibi) veya pek bilinmeyen bazı karakterlerin (Clayface gibi) kullanıldığını görüyoruz. Bu noktada beğenmediğim şey ise her karakterin gelip kendini gösterip bölüm sonu işinin görülüp gitmesiydi. İleriye dair heyecan veren ve merak uyandıran hiçbir karakter olmadı şu ana kadar. Fazla karakter tanıtma tercihi de bu noktada karakterlerin biraz yavan hissettirmesine yol açıyor olabilir. Öte yandan baktığımızda da fazlasıyla karakteri kısa süreli bölümlerde görmemize rağmen bazı noktalar haricinde işlenme şekillerinin dizinin akışına uygun olduğunu düşünüyorum. Özellikle birkaç bölümde gayet ellerindeki malzemeleri iyi kurguladıklarını düşünüyorum.
Konu akışında Batman’in bazı mihenk taşı diyebileceğimiz yönlerine değinme şekilleri ayrıca hoşuma gitti. Her zaman, her Batman yapımında çeşit çeşit şahit olduğumuz olaylara değinme şekli sıkıcılığa kaçmadan aynı zamanda üstünkörü de olmadan tadında işlenmişti. Ne var ki işleniş konusunda beğenmediğim bazı yönler de yok değil. Özellikle bazı bölümlerde Batman kötülerinin gerçekçi, karanlık ve insanın doğasını gösteren suç olaylarının dışında doğaüstü olaylara değinilmesiydi. Açıkçası bu yöne kayan kurguları evrenin ruhuna pek yakıştıramadığımı söylemeliyim.

Yeni Bir Batman Hikayesidir.
Yeni bir Batman izleyecek olma fikri beni fazlasıyla heyecanlandırmıştı. Karakterin ve kurgunun yaratılma şeklindeki bazı noktalar heyecanımı baltalasa da henüz ilk sezon olmasının verdiği taze hislerle diziye şans verme taraftarıyım. İlk sezon tercihleri olarak nitelendirebilirim sanırım birçok noktayı. Bu sebeple özellikle sezon finalinde bütün sezon boyunca ilk defa geleceğe dair merak unsuru taşıyan nitelikte gösterilen bir sahneden ötürü ikinci sezona dair heyecanımı diri tutuyorum. Bu sezonda yapılan tercihlerin ve karakter aşamalarının birçoğunda bulduğum yavan hissin daha oturaklı ve sağlam bir zemine basan kurgu tercihleriyle 2. sezonda karşımıza çıkacağını umut ediyorum. Her şeye rağmen önümüzde yeni bir Batman hikayesi var ve devamı için heyecanlı bekleyişimi sürdüreceğim.
Son olarak da benim bu karakteri sevmemde en çok katkısı olan insanlardan biri olan ve bir Batman olarak en çok saygı duyduğum insan olan Kevin Conroy‘a saygılarımı iletmez isem bir Batman içeriği benim için yarım kalır. Zamanında etkileşime geçtiğimde doğum günümü de kutlayarak ne kadar mütevazi bir insan olduğunu da göstermişti. Hayatı boyunca bu karakterin ruhuna en büyük katkıyı veren insanlardan biriydi belki de. Huzur içinde yat Kevin Conroy.
Kevin Conroy’u da anmışken animasyonun seslendirme ekibinin de gayet yerinde seçimlerden oluştuğunu düşünüyorum. Animasyon tarzındaki basitliğin yer yer göze batmasına rağmen seslendirmenlerin karakterleriyle bütünleşmesi dizinin içine daha rahat girmemizi sağlayan detaylardan birisi.
Özetle her şeyden önce önümüzdeki yeni bir Batman hikayesidir. Doğrularıyla, yanlışlarıyla herkesin bir şans vermesi gerektiğini düşündüğüm ilk sezonunu geride bıraktık. Asıl merak ettiğim ve fikrimce bu dizinin gidişatını belirleyecek olan 2. sezonun çıkışından hemen sonra yine burada buluşmak üzere, Batman’le kalın!