Günümüzde kostüm tasarımından bahsedilirken izleyiciler çoğu zaman tarihi film/dizilerin kıyafetlerini düşünüyor. Ödül törenleri de tıpkı izleyiciler gibi tarihi yapımların kıyafetlerini kostüm tasarımı dalında öne çıkarıp diğer yapımları görmezden geliyor. Oysaki bu yapımların kostüm tasarımları, tarihi yapımlar kadar önemli ve hatta tasarlaması çok daha zor. Tarihi yapımlarda tasarımcılar, genel izleyicinin bilgisizliğinden faydalanarak tarihin kendisine uymayan kötü kıyafetler tasarlamalarına rağmen izleyici hiç rahatsız olmadan yapımı seyretmeye devam edebiliyor. Ama günümüzde ya da yakın bir tarihte geçen filmlerde kıyafetlerin kötü olması izleyiciler daha bilgili oldukları için çok fazla kötü eleştiri alabiliyor. Örneğin Fate: The Winx Saga çıktığında çizgi filmdeki karakterlerin tarzıyla uzaktan yakından alakası olmayan ve beklentilerin altında kalan kıyafetleri görmek herkesi sinirlendirmişti.
Clueless (1995) ise yapıldığı senelerde geçen ve karakterlerin kıyafetlerinin anlattığı hikayenin farkında olan bir film. Filmin kostüm tasarımı, Jane Austen’ın Emma isimli romanının günümüze uyarlanmış olan başkarakter Emma’yı Cher’e dönüştürmekte harika bir iş çıkarıyor. Hadi gelin sizlerle Cher’in kıyafetlerinin bize söylemek istediklerine bir bakalım.
Gözümüzden kaçabilecek ama kostümleri, hikaye anlatma aracı olarak kullanmanın güzel bir örneği de filmde kıyafetlerin renk paletinin, mevsimlerle beraber değişmesi.
Mevsimsel olarak değişen bir renk paletimiz var gibiydi. Sonbaharda, Cher ve Dionne, kırmızı-sarı-turuncu renklerini giyiyordu. Partide oldukları noel sahnesinde ise herkes kırmızı ve yeşil giyiyordu. En sonunda, Christian geldiğinde ilkbaharın başıydı. İşte o zaman pastel renkler ve pembe tüylü kalem işin içine girdi.
Film boyunca diğer karakterlerin kıyafetlerinin Cher’in hikayesini desteklemek için kullanıldığını görüyoruz. Cher’in bir nevi düşmanı Amber’ın kıyafetlerini ele aldığımız zaman kıyafetlerin Cher’in abartılmış bir taklidi olarak tasarlandığını anlıyoruz. Çoğu zaman daha fazla aksesuar ekleyip saçını abartılı şekillerde yapan bu karakter, kimsenin bunu fark etmeyeceğini ve ortamın yıldızı olduğunu düşünüyor. Oysa giydiği kıyafetlerden dolayı her zaman Cher’in gölgesinde kalıyor ve Cher’in popülaritesine ulaşmak isterken o popülarite tarafından eziliyor. Ayrıca Cher’in taklidi olduğu ve onunla aynı şeyleri giydiği Cher de dahil olmak üzere herkes tarafından fark ediliyor.


Cher’in “evlat edindiği” karakter Tai’ın kıyafetleri de aynı şekilde Cher’in hikayesine katkıda bulunuyor. Okula ilk geldiği gün gömlek ve tshirt giyen Tai, 90ların gerçek modasını yansıtıyor. Kostüm tasarımcısı May, liselere gidip gençlerin kıyafetlerini gördüğü zaman kızların ve erkeklerin tıpkı Kurt Cobain gibi göründüğünü düşünmüş.
Kızlar ve erkekler aynı görünüyordu. Devasa, büyük, bol tshirtler ve büyük, bol pantolonlar. ‘Bunu nasıl değiştirebiliriz? Kızların sahiplenebileceği ve tekrar kızsal olabilecek bir görüntü nasıl yaratabiliriz?’ Hedefimiz buydu.”
Ardından Cher, Tai’ın görüntüsünü yavaş yavaş değiştirmeye başlıyor. Feminenliğinden ve vücudunu göstermekten hoşlanmayan, sportif, çocuksu, mütevazi Tai gittikçe Cher’in bir kopyasına dönüşüyor ve bu da Cher’in gözünü korkutuyor. Kendi elleriyle oluşturduğu birisi onun popülaritesini çalmak üzere! Birbirlerinden bir süre uzaklaştıktan sonra ikisini beraber tekrar görüyoruz ve Tai’ın Cher’den uzaklaştığı zaman filmin en başındaki görüntüsüne küçük farklarla döndüğünü görüyoruz.
Eğer filmin baş ve sonundaki haline bakarsanız, ikisi de aynı kişi ama -şimdi- geliştirilmiş. Tai, Cher gibi giyinirken kendisi değildi.”


Dionne, Cher’in en yakın arkadaşının kıyafetleri ise tamamen Cher’i tamamlaması ama bunu yaparken de çok fazla Cher’e benzemeyip onun önüne geçmemesi için tasarlanmış. Kıyafetlerini çoğu zaman Cher’e göre giyse de bazen kıyafetleriyle bizlere erkek arkadaşıyla olan hikayesini ya da kendi kişiliğini anlatabiliyor. Örneğin filmin başlarında çok daha canlı ve farklı renklerden oluşan kıyafetler giyerken baharın gelmesiyle beraber aynı pastel renkler paletiyle giyinmeye başlıyor. Kıyafetleri sadece filmin renk paletine uymakla kalmıyor, aynı zamanda erkek arkadaşıyla ilişkisi düzeldikçe daha da düzelen ve durgunlaşan hayatını gösteriyor.
Okulun ilk günü kıyafetleri, ikilinin dinamiğini anlatmak için çok uygun. Kıyafetler birbirleriyle neredeyse aynı olmasına rağmen renk paletleri çok farklı. Cher’in canlı ve parlak takımı sayesinde Dionne, Cher’den daha fazla öne çıkamıyor. Ayrıca Dionne’un siyah ve kırmızı ağırlıklı kıyafeti, onun Cher’e kıyasla daha olgun olduğunu ve Cher’in şirinliğine karşı onun daha “havalı” birisi olduğunu gösteriyor. Kıyafetler hem bireysel olarak karakterlerin kendi hikayelerini anlatıyor hem de karakterlerin birbirlerini tamamlamasına yardımcı oluyor.
Bu iki kare de aynı şekilde ikilinin ilişkisini ve karakterlerini bizlere çok iyi anlatıyor. İlk karede Dionne, Cher’den tamamen farklı giyinirken ertesi gün giydikleri kıyafetler yine birbirlerini tamamlıyor. Cher’in ilk karede giydiği elbise ve Dionne’un ikinci karede giydiği elbise birbirlerine benzemelerine rağmen bize karakterler hakkında birkaç bilgi sağlıyor. Sadece bu iki parçaya bakarak karakterlerin moda anlayışlarının ne kadar benzediğini ve birbirlerine benzer ne kadar çok parçaya sahip olduklarını açıkça görebiliyoruz. Bu parçaları giyme şekilleri ise (yine) bizlere Dionne’un Cher’den daha olgun olduğunu anlatıyor. Son olarak da Dionne’un Cher’le aynı gün benzer parçaları giymeyecek kadar yakın olduğunu anlıyoruz.
Son olarak ana karakterimiz Cher’in kıyafetlerine geçelim. Cher’in hikayesinin büyük kısmı şu ana kadar bahsettiğimiz karakterlerin kıyafetleriyle anlatılıyor aslında. O yüzden Cher’in diğer karakterlerden çıkaramayacağımız hikayesine bakacağız: Şımarık, zengin, mütevazilik nedir bilmeyen Cher’in olgunlaşarak daha alçakgönüllü ve iyi birisine dönüşmesi. Cher’in bu dönüşümünü bize anlatan en iyi şey, Cher’in pantolon giymesi! Cher’in okul kıyafetleri her zaman akademik, üniformalarla özdeşleştirdiğimiz şeylerden oluşurken Cher’i ne okulda, ne de partilerde pantolon giyerken görebiliyoruz. Oysa arka planda kalan karakterlere baktığımız zaman çoğunun pantolon giydiğini, daha rahat giyindiklerini, görebiliyoruz.
Cher’in kıyafetleri ne kadar güzel ve şık olsa bile onu kendi yaşında göstermiyor ve diğerlerinden biraz daha farklı olduğu hissini bize veriyor. Bu, bize Cher’in olduğundan daha bilgili gibi davranmasını ve kendini daha büyük gösterme çabasıyla beraber çoğu kişinin sahip olamayacağı o zengin hayatın getirilerini resmediyor. Parti sahnesinde giydiği kırmızı elbisenin (elbiseyi tekrar görmek isterseniz Amber’ın Cher’i kopyalamasından bahsettiğimiz kısma göz atabilirsiniz) markası Alaïa. Marka, moda çevreleri tarafından bilinmesine rağmen günlük hayatta (özellikle 90’larda) çok popüler olan bir marka değildi. Bu elbisenin tercih edilmesinin sebebi Cher’in modayla çevresindeki insanlardan daha fazla ilgilendiğini ve etrafındakilerin orta sınıftan olduğunu, kendisininse zengin olduğunu ve bu yüzden onlara uyum sağlamadığını göstermek. Ayrıca Cher’in “mağaza kıyafetleriyle değil, defile kıyafetleriyle giyindiğinin” de bir göstergesi bu elbise.
Cher’i pantolon giyerken gördüğümüz sahneler filmin sonlarına kadar sadece evdeki sahneleri. Bu sahnelerde de şıklığı elden bırakmamasına rağmen çok daha rahat giyindiğini ve daha rahat hissettiğini görebiliyoruz.
Okuldaki popülaritesini Tai’a kaybetmesi, beğendiği çocuğu etkileyememesi ve ehliyet testini geçememesinden sonra bir şeyleri yanlış yaptığını fark eden Cher; ruhunu dönüştürmek istiyor ve karşımıza daha ağırbaşlı, daha olgun ve eskisi kadar şımarık olmayan bir Cher çıkıyor. Artık bilmediği şeylerin farkında ve ne kadar genç olduğunu da anlıyor. Cher’i Regina George kadar kaba ve kötü bir karakter olarak hatırlamamamızın sebebi (o kadar kötü ve kaba olmamasının dışında) filmin sonunda geçirdiği bu değişim ve hatalarının farkına varıp kendini geliştirmesi.
Filmin sonunda Josh’la birbirlerine hislerini açıkladıkları sahnede ise lila bir pantolon giyiyor. Josh’un yanında rahat hissettiğini ve yaşından büyük görünmek istemediğini, ne kadar fazla şey bilmediğini fark ettiğini ve eski Cher olmadığını seyirciye gösteriyor.
Ben filmin kıyafetlerini çok beğeniyorum ve başarılı buluyorum. Film de aynı zamanda en sevdiğim filmler arasında yer alıyor. Hem yönetmenlik, hem kostüm tasarımı açısından çok kaliteli bir film olmasına rağmen çoğu zaman başrolünde genç bir kızın yer alması ve gençlik filmi olması dolayısıyla “chick-flick” denilerek hak ettiği değer verilmeden geçiliyor. Siz film ve kostüm tasarımı hakkında ne düşünüyorsunuz?