Genelde çoğu Marvel filmi çıkmadan önce filmi pazarlamak için “DAHA ÖNCE HİÇ GÖRMEDİĞİNİZ BİR MARVEL FİLMİ” ya da “DAHA ÖNCE HİÇ BÖYLE BİR ŞEY İZLEMEDİNİZ” tarzında sözler kullanılır. Ben kendi adıma çoğu filmde (Infinity War gibi istisnalar hariç) böyle bir şey hissetmedim, her film kendi içinde güzel olsalar da aklımda fazla kalmayan, “eh, güzeldi” deyip çıktığım ve bir hafta sonra unuttuğum filmler haline geldi. Eternals, başında Chloe Zhao olduğu için bana bu açıdan gerçekten umut veren ilk Marvel filmi oldu zira kendisinin Nomadland’de ne kadar güzel bir işe imza attığını gördük. Filmi izledikten sonra mutlu bir şekilde söyleyebilirim ki, bu sefer gerçekten klasik Marvel formülünden kopmuş harika bir film izledik.
Filmin hikayesinden çokça bahsedeceğimden önce diğer kısımlardan hızlıca bahsetmek istiyorum. Bu film çok güzel gözüküyor. Kostüm tasarımları, yaratıklar, efektler, her şey harika ve sırıtmıyor. Chloe Zhao’nun her fırsatta yeşil ekrandan kaçınıp pratik efektler kullanmasının da bunda bir etkisi olduğunu düşünüyorum. Bilgisayar efektlerinden bahsedecek olursak da şunu söyleyebiliriz ki her Eternal’ın güçlerini kullanışları çok güzel yansıtılmış. Gilgamesh’in her yumruğunun arkasındaki kuvveti, Makkari’nin hızını hissettirebilmişler. Ramin Djawadi’nin mükemmel besteleriyle birleşince ortaya mükemmel bir eser ortaya çıkmış, film özellikle IMAX’te izleyince insanı hayrete düşüren bir deneyim sunuyor. Örnek vermem gerekirse, bu filmde sonunda kanlı canlı bir Celestial görüyoruz ve kendisini ilk gördüğümüzde sadece yüzü bile bütün perdeyi kaplıyor, Celestial’ların boyutu çok iyi yansıtılan şeylerden sadece biri. Eternals, Marvel’ın görsel açıdan en sağlam filmi olmaya aday.

Gelelim filmin hikayesine. Eternals, göksel varlık (Celestial) Arishem tarafından yaratılan, yedi milenyum önce dünyaya Olympia isimli bir gezegenden gelen ve Deviant adlı yırtıcılardan insanları korumakla görevli olan Eternal ırkının, soylarını tüketmelerinden yaklaşık beş asır sonra ilk kez bir Deviant ırkının geri dönmesiyle beraber yedi bin senelik savaşlarını noktalamak için yeniden toplanmalarını anlatıyor. Hikayenin küresel bir boyutta olan bu yanının dışında, her bir Eternal’ın insanlar arasında yedi bin sene geçirdikten sonra dünyaya olan bakışlarının nasıl değiştiğini, Arishem ve bu “kutsal görevleri” hakkında nasıl hissettiklerine, iç çatışmalarına da odaklanmalarını çok beğendim. Ikaris ve Druig ahlaki olarak bu kadar gri noktalara giren ilk Marvel karakterleri olabilirler, onlar hakkında saatlerce konuşabilirim ama filmi izleyip bizzat görmeniz bence daha iyi olur. Birkaç karakterin üzerinde daha fazla durulabilir ve daha iyi işlenebilirlerdi tabii ama onun dışında hepsi gayet iyi yazılmış karakterlerdi.
Deviantlar ise benim için hoş bir sürpriz oldu çünkü ben kendilerinin yüzsüz, kırk-elli tane olan ve kahramanlarımızın döveceği CGI ordusu türünden karakterler olacağını beklerken gerçekten bir tehdit teşkil eden, hatta bazı yerlerde karakterleri öldürmeye yaklaşacak kadar güçlü bir hasım olmalarını çok hoş buldum. Bir Marvel filminde ilk defa “Ne, bu karakter ölecek mi?” diye düşündüm. Dövüş sahnelerinde diğer filmlerdeki gibi iki dakikada bir espri yapmaya çalışmamaları da bu hissiyatı arttıran bir şey oldu tabii.
Filmin şahsen en sevdiğim yanı, diğer Marvel projelerinden neredeyse tamamen bağımsız olması oldu. Marvel Sinematik Evreni’nin özellikle şu anki evresinde, ilk evredeki gibi kendi içinde geçen ama yine de bir şekilde bağlanan film konseptinden çok uzaklaştığımızı düşünen benim için bu film temiz hava gibi geldi. Arada geçen iki-üç replik dışında Avengers ile alakalı bir şey görmemek beni hem mutlu etti, hem de filmin hikayesine kendimi daha çok vermemi sağladı.
Eternals’ta yazarlık hakkında övmek istediğim son nokta ise Eternal’ların ta kendisi. Avengers ekibiyle dokuz sene geçirmemize rağmen ben şahsen onlardan o “aile” havasını çok alamıyordum ama filmin ilk saatinden itibaren Eternals’tan bu havayı alabildim. Bence bunun nedeni Eternals ekibini Avengers ekibinden daha çok sıradan aktivite yaparken görüyor olmamız. Avengers’ın Age Of Ultron’daki parti/çiftlik sahneleri dışında bu tarz sahnelerini pek hatırlamıyorum ama Eternals’ta durum öyle değil. Karakterler beraber yemek yiyorlar, birbirlerini son gördüklerinden bu yana nelerin değiştiğini tartışıyorlar, birbirlerinden ilişkiler konusunda tavsiyeler alıyorlar, insanların arasına karışıyorlar… Filmin yavaşlayıp bu tarz sahneleri göstermesi hem bu karakterlerle daha fazla bağ kurabilmemizi, hem de aralarındaki bağın ne kadar güçlü olduğunu anlamamızı sağlıyor.
UYARI: Bu noktadan itibaren çok ağır spoilerlar olacak, filmi izlemeden okumayın.

Marvel’ı takdir etmek istediğim nokta, filmin ortasındaki ters köşeyi fragmanlarda göstermemeleri. Günümüzdeki çoğu filmin fragmanı genellikle film hakkında pek çok sürprizi bozan noktayı da fragmana ekliyor (Bkz. Terminator Genisys, Kingsman: Altın Çember). Ama Eternals, filmin fragmanlarda en güzel gözükebilecek anını bile sürprizi bozmamak için fragmanlara koymamalarını takdir ettim. Filmin ikinci yarısında, Arishem ile iletişim kuran Sersi dünyaya geliş amaçlarının aslında dünyanın içinden doğacak olan ve doğumu için gezegendeki nüfusun belli bir sayıya ulaşması gereken Celestial Tiamut’un doğumunu korumak olduğunu, Olympia diye bir gezegenin aslında hiç olmadığını ve bundan önce pek çok gezegenin başka Celestial’ların doğumu için yok edilmesine yardımcı olduklarını öğreniyor. Bu haberi diğer Eternal’lara verdiğindeyse hepsinin tepkisi farklı oluyor, normal süper kahraman filmleri gibi “Haydi dünyayı kurtaralım!” havasına girmiyorlar. Her ne kadar aynı süre zarfında dünyada bulunsalar da bazıları insanlıkla yeterince bağ kurmamış, bazıları Arishem’e olan inançlarını çoktan kaybetmiş durumda. Oturup ciddi ciddi ne yapacaklarını tartışmaları, yedi bin sene boyunca bir yalana inandıklarını kendi içlerinde nasıl hazmettiklerini ve herkesin aynı fikirde olmayışını görmek çok hoşuma giden şeylerdi. İnsanlarla çok fazla bağ kurmamış Ikaris’in dünyada bir aile kurmuş Phastos ile aynı fikirde olmaması çok doğal. İşte bu yüzden Ikaris Arishem’e olan inancından dolayı diğerlerini durdurmaya çalıştığında hiç zorlama hissettirmedi.

Filmle ilgili sorunlarım yok mu? Var elbette. Mesela ana karakterimiz Sersi daha iyi işlenebilirdi, gördüğümüz ilk andan beri “İnsanlar çok güzel, gezegen çok güzel” havalarında takılması biraz sinir bozucuydu. Bir de bazı yerlerdeki diyaloglar çok yersiz hissettirdi, “Neden böyle desin ki?” diye düşündüm kendi kendime. Aralarında daha önce hiçbir hasımlık olduğunu görmediğimiz Phastos’un final savaşında Ikaris’e “Hep kanatlarını kırpmak istemiştim zaten” demesi buna bir örnek. Ayrıca Ikaris’in de bakış açısından birkaç sahne görebilsek çok fena olmazdı, Sersi’nin insanlığa olan bağını gördüğümüz kadar Ikaris’in de insanlıktan kopuşunu/kopukluğunu biraz daha görebilmek güzel olurdu.
Sonuç olarak Eternals, bazı kusurlarına rağmen gerçekten hoş bir deneyim. Bünyesinde bu kadar farklı etnik kökenden oyuncu bulundurması ve Marvel ekranlarındaki ilk açıkça eşcinsel olan ana karakter ile aynı zamanda azınlık temsili açısından da çok önemli bir adım atıyor. Marvel’ın artık kalıplaşmış formülünü kırıp kendi ayakları üzerinde durabilen bir film olmayı başarırken, yabancılık çekmeyeceğimiz kadar Marvel’la özdeşleşmiş aksiyon ve mizaha da sahip. Hakkında konuşabileceğim daha çok şey olduğuna eminim, ama filmin ne kadar güzel olduğunu kendiniz görmelisiniz bence. Şansınız varsa IMAX’te izlemenizi tavsiye ederim.
İzlemediyseniz izleyin, izlediyseniz bir daha izleyin.