Karşıma çıkan bir şiir ile, gün içinde defalarca kez karşılaştığım ateş ve su hakkında o kadar fazla düşündüm ki, bu beni bir şeyleri araştırmaya itti ve şu an oturmuş Çin mitolojisinin karıştırırken bulduğum bir mitolojik anlatıyı size anlatmak ve Gong Gong isimli sular tanrısından bahsetmek üzereyim.
İlk önce biraz Çin mitolojisi hakkında konuşmak istiyorum çünkü her ne kadar bir Yunan mitolojisi meraklısı olsam da bu araştırmayı yaparken karşıma çıkan diğer efsaneler, zaten şu zamana kadar duyduğum veya filmlerde izlediğim sahnelerin ait olduğu Çin mitolojisine olan merakımı kuvvetlendirdi. Çin kültüründe mitolojinin yer ve konumu her ne kadar büyük olsa da diğer kültürlerle karşılaştırdığımızda biraz daha zayıf. İlk başta buna çok şaşırmıştım çünkü karşıma çıkan mitolojik anlatı ve efsaneler bana her zaman çok garip ve derin gelirdi, bu derinliği Çin veya daha doğrusu Uzak Doğu kültürünün inanışlarının alışılagelenden daha farklı olmasına bağlardım ancak görünen o ki bir diğer sebebi de mitolojilerinin büyük bir kısmının yazılı döneme ait olmasıymış. Yani destansı anlatımdan ve epiklikten biraz daha uzak anlatılar söz konusu, bu da onları diğer mitlerden biraz daha yakın tarihli ve dolayısıyla biraz daha gerçekçi yapıyor. Diğer değinilmesi gereken konu da Kong Fuzı, yani daha iyi bilinen ismiyle Konfüçyüs. Onunla birlikte gelen düşünce sistemini M.Ö. 200’lerde birleşen Çin devletinin dini kabul etmek çok da yanlış olmaz. O düşünce sistemiyle birlikte Çin mitolojisi dediğimiz olgu oldukça geri planda kalıyor ve bu düşünce devleti pragmatik bir hale getiriyor. Bu sebeple de Avrupa’nın pagan dinleri gibi mitolojileri yerini tek tanrılı dine bırakana kadar canlı bir şekilde yaşama fırsatı bulamıyor. Bu yakın tarihlilik ve gerçekçilik de bununla alakalı. Bugün ise size pek de gerçekçi diye nitelendirebileceğimiz bir anlatıdan bahsetmeyeceğim.

Ben, Gong Gong veya diğer adıyla Kang Hui diye bilinen bir Çin su tanrısından bahsedeceğim. Gong Gong, antik Çin mitolojisinde sıklıkla adı geçen bir karakterdir. Kendisi, kızıl saçı, demir alnı, insan vücudu ve yılan gövdesiyle tasvir edilir. Zaman zaman kafasının da yılan şeklinde tasvir edildiği karşımıza çıkabilir. Çeşitli felaketler, sel baskınları gibi kozmik olaylarla ilişkilendirilir. -Bazı anlatılarda bunlara dokuz başlı ve bir yılan gövdesi olan Xiangliu ile birlikte sebep olduğu da geçer.- Su Tanrısı olduğunu belirttiğimi unutmayın çünkü kaçınılmaz bir şekilde Zhurong isimli ateş ve güney tanrısı ile mücadele eder, ancak bu mücadeleyi kaybederek öldürülür veya sürgüne gönderilir. – İnanmayacaksınız ama bazı anlatılarda Zhurong’un oğlu diye de geçer, ateş tanrısının su tanrısı oğlu… Müthiş olay! –
Şöyle ki, Gong Gong kimi anlatıya göre cennetteki tahtta yerini almak için savaşıyorken, kimi anlatıya göre de Zhurong’dan önce dünyayı barış içinde yönetiyordu. Onun varlığının karşısında baskın gelmek istediği için dünyadaki su hakimiyetini arttırmak istedi, hatta bir hesapla bunu dile getirmek gerekirse dünyanın onda üçünün toprak ve onda yedisinin su olmasını arzuluyordu. Bunun için büyük bir mücadele verdi ancak mücadeleyi kaybetmesiyle utancından kafasını gökyüzünü tutan sekiz sütundan biri olan Buzhou buz dağına çarptı. Bu çarpışma ise büyük bir denge bozulmasına sebep oldu. İnanın şu an basit bir denge bozulmasından bahsetmiyorum çünkü bunun sonucunda gökyüzü kuzeybatıya doğru eğildi ve dünyanın güneybatıya kaymasına sebep olarak büyük selleri ve felaketleri beraberinde getirdi. Tanrıça Nüwa, büyük kaplumbağa Ao’nun bacaklarını keserek onu sütün yerine kullandı ve sellerin, felaketlerin durmasına sebep oldu. -Burada durup “Tamam da hayvandan ne istediniz şimdi?” dedim açıkçası, çünkü kusura bakmayın ama bu noktada ben mit falan anlamam.– Her ne kadar felaketleri durdursa da bu dünyanın dengesinin eskisi gibi olmasını sağlayamadı, Çin’deki gökyüzü cisimleri ve nehirler olduğu gibi kaldı.

Gong Gong’un düşmanı çeşitli anlatılarda karşımıza Zhuan Xu, Gao Xin gibi isimler olarak çıksa da genelde onun mücadelesinin sonucu bu felaketlerle ve dünyanın dengesinin bozulması ile biter. Sanıyorum ki, bu mitolojik anlatı Çin kültüründe nehirlerin neden hep doğuya doğru aktığını anlamlandırabilmek ve buna çeşitli sebepler sunabilmek doğrultusunda ortaya çıktı. Ben ise en çok Zhurong ile olan mücadelesinden etkilendim çünkü ve ateş ve suyun karşıtlığının getirdiği hırs ve mücadele tutkusu en çok onların hikayesinde ortaya çıkmış. Bu sebeple Gong Gong’un Zhurong’un oğlu olduğu anlatı da ilgimi çekmişti, hatta yazımı bitirmeden söylemek isterim ki bazı bazı Gong Gong’un oğlunun da toprak tanrısı Hou Tu olduğu söylenir. Elementlerin bu sırasını görünce söyleyebilirim ki umarım Hou Tu’nun oğlu tahta falan değildir!
Yazımın başında bahsettiğim, beni bu yazıyı yazmaya iten şiir ise ateş ve su hakkında değil, ateş ve suyun bir diğer hali olan buz hakkındaydı. Bu yüzden bana bu karşıtlığın çok hoşuma gittiğini hatırlatan Robert Frost’un ateş ve buz hakkındaki güzel dizelerini bırakarak bitirmek istiyorum;
Bazıları der ki;
Dünyanın sonu ateşler içinde olacak.
Bazılarına göreyse buzlar içinde…
Arzuları hissettiğim kadarıyla,
Ateşten yanayım bu savaşta.
Ama iki kez yok olacaksa Dünya,
Nefreti de tattım bolca.
Derim ki;
Buzla gelen yıkım da,
Bir o kadar harika
Ve yeter bana…