Geçtiğimiz günlerin en çok izlenen dizisi listesinde yer alan ve benim de gerçekten içine düştüğüm dizinin yani Heartstopper ’ın incelemesini sonunda yazabilmek benim için çok gurur verici. Öncelikle böyle bir dizinin çekilmesi, çizilmesi ve bir şekilde insanların beğenisini toplaması minik kalbimi pıt pıt ettirdi. Kişisel yorumlarımı önceliğinde vermem gerekiyor ki, arada fiyuv diye karşınıza bir fanboy olarak çıkmayayım. Özellikle LGBTIQ+ içeriklerin günümüzde daha özenle işlenmesi ve bu konuya direkt olarak değinilmesi, topluluk için çok ama çok önemli. İnsanların LGBTIQ+ bireylerini dışlamayarak, zorbalık yapmayarak kabul etmesi için yapımların bu çizgiye yönelmesi gerçekten bir noktada gerekliydi. Son derece güzel işlerin de çıkması beni ve o bahsettiğim minik kalbimi aşırı mutlu ediyor.
Heartstopper genel olarak gençlik dizisi havası verse bile tamamen özenli işleyişe sahip bir yapım olarak karşımıza çıkıyor. Sevgili çizerimiz ve yazarımız olan Alice Oseman o kadar güzel bir iş ortaya koymuş ki, arada bir kopukluk yaşamıyor ve “Ben ne izledim az önce?” gibi soruları kendinize sormuyorsunuz. Diziyle alakalı sanırım tek sorunum çok kısa sürede bitmiş olması.

Dizi, erkek lisesinde okuyan ve eşcinselliğini zorunlu bir şekilde açıklamış olan Charlie karakteri etrafında şekillenmektedir. Charlie derslerinde başarılı, küçük bir arkadaş grubu olan ve bateri çalan bir gençtir. Pek çok liseli gibi aşık olmanın, sevmenin ve sevilmenin hayalini kurar. Ancak yaşadığı şehirde ve okulunda “Aradığım aşkı bulabilir miyim?” sorusunu kendisine sormaktadır. Geçmişte başına birçok olay gelmiştir ama sevgi dolu Charlie’miz, umudunu asla kaybetmez. Tam da o sıralarda Nick hayatına girer. Aradıkları arkadaşlık ilişkisini birbirine sağlayan Charlie ve Nick, birlikte güzel zaman geçiren iki dosta dönüşürler. Böylelikle artık birbirlerinin en iyi arkadaşları olmuşlardır. Bu noktaya gelene dek Charlie, romantik kalbinde Nick’e tutulmuştur bile.
Buraya kadar spoiler vermeden gelmeye çalıştım ancak okurlara şu anda bir uyarı yapmak zorundayım. Arkadaşlar yazının devamında spoiler olabilir, lütfen kızmayın. Ya da izledikten sonra okuyun.

İlk başta mükemmel bir arkadaşlığın iki örneği olan Nick ve Charlie’nin duygularının aşka yönelmesi bir izleyicinin “Ya, çok güzel!” tepkisini vermesine sebep oluyor. Belki bu dönüşüm birçok izleyiciye klişe gibi gelmiştir. Ancak Nick’in yaşına kıyasla duygularını inanılmaz bir biçimde kontrol edişi ve Charlie’nin Nick’e duygularını kontrol etmesindeki önderlik abidesi duruşu, mükemmel bir işleyiş biçimini izleyiciye sunuyor. Kendisini keşfetmiş bir genç olan Charlie, kendisini yeni keşfetmeye çalışan Nick karşısında onu destekleyici bir arkadaş figürü çizmesinden dolayı, belki de aralarında filizlenen aşkı bu şekilde daha kuvvetli kılıyor. Bu aşk yeni yeni kendini bulma aşamasında iken, yaşanan gelişmeler ve olaylar Charlie’nin duygularını incitmeyle sonuçlanıyor. Ama bunlar bile bir şekilde yolun güzel bitmesine engel olamaz.
İçeriğin bu kadar güzel hazırlanmasının yanında, diziye dönüştürülmesi aşamasında doğru adımlar o kadar güzel seçilmiş ki, övmeden geçemem. Sahneler, ortam, dizi müzikleri bir izleyicinin hikayenin içerisine girmesini aşırı kolaylaştırıyor. Bu yüzden akışta herhangi bir sıkıntı çekmek mümkün değil. Dizi 30 dakikaya yakın, 8 bölümden oluşuyor. (Keşke daha uzun olabilseydi. Yazar üzgün…) Oyuncu kadrosunun tamamı, kitaba yakın olacak şekilde seçildiğinden dolayı dizi kitaba bağlı olarak ilerliyor. Ek olarak oyuncu kadrosunda da LGBTIQ+ bireylerine yer verilmesi benim için çok özel bir davranıştı. Yaşadıklarımızı bizden başkası doğal bir şekilde aktaramaz. Bu yüzden Charlie’nin yaşadıklarını ancak onu anlayan birisi yansıtabilirdi. Joe Locke (Charlie) çok güzel bir şekilde oyunculuğunu gerçekleştirmiş.
Hikaye içerisindeki karakterler o kadar doğru konumlanmış ki, aslında gerçek hayatta olanlar ile birlikte, bir eşcinsel bireyin yaşadıkları en iyi şekilde ortaya koymuş. Burada Alice Oseman’ın ne kadar başarılı bir iş çıkardığını söylemekten kendimi alıkoyamıyorum. Hikayedeki kötü karakterlerin bile, yaşamdaki doğru konumlandırılmaları kitabı ve diziyi izlenmeye, empati yapmaya değer kılıyor. Benim gibi birçok izleyicinin duygulandığı ve direkt olarak benim için özel bir sahne olan Nick karakterinin annesine açılması, diziyi izleme sebebiniz olabilir. LGBTIQ+ topluluğunun zorlu yaşantısını ve yaşadığı mental sorunları güzel işleyebilmiş bir dizi olan Heartstopper (Gerçekten Fanboyluk yapmadan söylüyorum) izlenmeye değer bir yapım.
Şu anlık bir sezon yayınlanmış olsa bile yazarı ve çizeri olan Alice Oseman bir duyuru yaparak, dizinin muhtemelen 4 sezon olacağı ve ikinci sezonun 2023 baharında gelmesi planlandığını söyledi. O zaman ikinci sezonu merakla bekliyoruz. Bakarsınız ikinci sezon incelemesinde de burada buluşuruz.
Siz Heartstopper dizisinin birinci sezonunu nasıl buldunuz?
Yazar: Mert Alaçam