Uzaklarda adından hem saygı hem pişmanlıkla bahsetmişlerdi,
Hallownest’e Ağıt
Kimse dizginleyemedi vahşi ruhlarımızı, senin göğüslediğin bir meydan okumaydı,
Solgun ayın altında anlattın, öğrettin, değiştirdin bizi, içgüdülerimizi,
Böceğe ve hayvana bir dünya verdin, öyle güzel ki hayallere sığmadı.
Hollow Knight özünde minicik bir ekibin, küçücük bir karakterin, devasa bir başarının bir sembolü. Kendisinden büyük bir hikayeyi anlatan Hollow Knight, metroidvania ve soulslike gibi iki karmaşık türü içerisinde buluşturan benzersiz bir oyun. Benim de seneler önce indirdiğim, aylar önce başladığım, bir türlü kanımın ısınamadığı ancak son birkaç ay içerisinde zihnimin dört bir yanını esir alan bir oyun bu. Önerdiğimi söylememe gerek yok sanırım, kesinlikle oynamanız lazım. Unutulmaz bir deneyim.
İki kişilik minik ekip Team Cherry’nin 2014 yılında Kickstarter üzerinden yayınladığı başarılı kampanyayla geliştirilen Hollow Knight, 2017 yılında yayınlanmıştı. Çıktığı günden bu yana sıkı bir hayran kitlesine sahip olan oyun, özünde bir böceğin maceralarını anlatıyor desek yanlış olmaz. The Knight isimli başkarakterimizin Hallownest adındaki yıkık dökük bir krallığın içerisinde koşuşturmacasını oynuyoruz. Oyunun geçtiği Hallownest krallığının bir zamanlar “çorak bir arazinin ortasında” son derece gelişmiş bir krallık iken enfeksiyon belasının ardından bir harabeye dönüştüğünü görüyoruz.
Son ve tek uygarlığa, ebedi krallığa tanıklık edin.
Hallownest

Peki ama Hallownest’e ne oldu? The Knight olarak yolculuğumuz biraz bunun hakkında aslında. Yol boyunca hem krallığın geçmişini keşfediyor hem de kaderini değiştirmeye çalışıyoruz. Hollow Knight Evreni serimde ben de geçmişten başlayacak, geleceğe doğru bir ağ inşa edeceğim. Kim bilir, belki Silksong’un çıkışına yetişmiş oluruz!
Ancak bu oyunun evreni hakkında bildiklerimiz çok kısıtlı. Çevresel hikaye anlatımı dediğimiz bir üslubu benimseyen Hollow Knight, bize öyküyü kronolojik bir sırayla vermekten kaçınarak “tarihi tabletler” ve karakter konuşmaları üzerinden anlatmayı uygun görüyor. Bu açıdan Dark Souls’a benziyor, yani soulslike sevenleri de epey mutlu ediyor. Ancak tam olarak bu sebeple kullanacağım kaynaklar genelde oyunun hayranları tarafından imece usülüyle oluşturulmuş bir Lore Arşivi içerisinden alınacak. Bu arşive ek olarak kullandığım ve kullanacağım kaynakları da yazıya link olarak ekliyor olacağım. Ayrıca Mossbag‘in Hollow Knight videosu da mükemmel bir kaynak, bunu da söylemeden geçmeyeyim.
Son olarak bir de bu yazı serisinin kaçınılmaz olarak bir sürü spoiler dolu olduğunu da belirtmem lazım. Her ne kadar benim bahsedeceğim şeyler oyunun içerisinde bir sürpriz olarak karşımıza çıkmasa da anlatılan hikayenin çok büyük bir kısmını kapsayan olaylardan bahsedeceğim sonuçta. Parçaları kendiniz birleştirmek istiyorsanız, bu yazıdan uzak durmanızı öneririm.
Dirtmouth ve Hallownest

Dirtmouth sessiz ve sakin bir şehir, solunda Howling Cliffs, sağında da Crystal Peak isimli bir dağ ile çevrelenmiş vaziyette. Dirtmouth’ta Elder Bug ile konuşuyor, alışverişimizi yapıyor, huzurlu bankımızda oturuyorsak da oyunun asıl konu aldığı mekanların tamamı yeraltında kalıyor. Direkt olarak Dirtmouth’un altında bulunan Hallownest, Greenpath ve Queen’s Gardens’ın yemyeşil çimenleri ve çiçeklerinden, Resting Grounds ve Kingdom’s Edge’in çorak topraklarına kadar geniş bir alanı kapsıyor.
Hallownest’in bir zamanlar cıvıldayan başkenti City of Tears ve üzerinde bulunduğu Royal Waterways, onun altındaki Ancient Basin ve The Abyss, bize aslında bir hikayenin tam ortasında olduğumuzu anlatırcasına dopdolu. Özetle her biri birbirinden karakteristik birçok farklı küçük alan birleşerek Hallownest’i oluşturuyor.
Bu nedenle Hallownest’ten bahsetmek aslında çok zor. Zira tıpkı dünyamız gibi, içerisinde birçok farklı kültür, inanış, yaşam tarzı mevcut. Bu kültürlerden bazıları yok olmuş, bazıları yok oluyor, bazıları ise canlılığını koruyor. Bu açıdan son derece başarılı bir evren yaratımı mevcut: Evrenin en önemli böceği sayılabiliriz ancak bu evren, biz ona bakmadığımızda da epey canlı ve hareketli.
Kronolojik sırayla Hallownest krallığının içerisinde neler olup bittiğine bir bakalım şimdi.
Hallownest’in Antik Tarihi

Hallownest eski refahına ermeden evvel, The Void isimli bir maddeye tapılıyordu. Hallownest’in yeterince dibine inerseniz The Abyss isimli bir bölgeye denk gelirsiniz, henüz gelmediyseniz de oyun zaten sizi oraya götürecektir. The Abyss’te karanlık ve akışkan bir madde göreceksiniz. İşte o maddenin ta kendisi The Void dediğimiz varlık aslında. Void, “birleştirildiği” vakit son derece güçlü, ancak tek başınayken ışık tarafından baskılanabilir. Zaten olan da aynen buydu, zaman içerisinde bu eski medeniyet yok oldu.
The Radiance isimli bir üst varlık, Void’un tam zıttıydı. The Radiance’ın takipçileri genelde onun soyundan geldiğine inanılan Moth Tribe olarak karşımıza çıkıyor. Void, ışığı hapseden ve yansıtmayan bir madde ise The Radiance, ışığın ta kendisiydi. Moth Tribe ise ona doğru koşan güveler elbette.

Greenpath’in biraz ilerisinde bulunan Lake of Unn, bir diğer üst varlığa ev sahipliği yapıyordu: Unn. Gölün kenarında ibadet ederdi onun takipçileri. Greenpath’teki tüm yaşamın sebebinin o olduğu söylenir. Oyundaki tabletlerden birinde şöyle yazıyor: “Her çalıda ve her asmada Unn’un aklı kendini bize gösterir.” Unn, yaratım gücünü kullanarak Greenpath’teki her bir yeşilliği ayaklandırıp onlara yaşama kudreti veriyor. Bu varlık hakkında son derece detaylı bir dokümana göz atmak isterseniz, Toxicbrain tarafından oluşturulan dosyaya bakabilirsiniz.
Lakin ölmüş bir tanrıdan bahsetmiyoruz burda. Unn, aslında hala yaşamakta olan bir üst varlık. Göle yaklaştığımızda The Knight’a da kendini gösteriyor, “Shape of Unn” isimli bir charm’ı da hediye ediyor. Ancak eski gücünden eser yok. Kendisine inanan da pek kalmamış gibi gözüküyor.
Greenpath ve Queen’s Gardens bölgelerinde yaşayan bir böcek türü olan Mosskin, Unn’un takipçilerinin büyük bir kısmını oluştururdu. Bir gün Unn’un geri dönerek onları yeniden huzuruna çağıracağına inanan Mosskin, “İşte burada sabırla bekliyoruz, geri dönme çağrısını,” şeklinde bir not bile bıraktılar. Unn onları bir nevi uyandıracaktı: Burada bir ölüm sonrası hayattan bahsediyor da olabiliriz.

Ancak günümüzde Queen’s Gardens’ta yeterince turlarsanız Moss Chapel isimli bir odayı keşfedebilirsiniz. Burada bulunduğu alanla şahane bir uyum içerisinde yer alan Moss Prophet, yani Yosun Peygamber, birkaç takipçisine bir vaaz veriyor.
Işık hayattır, ışıldar, saftır, parlaktır. Bu ışığı bastırmak, kendi doğamızı bastırmaktır. Bastırılan doğa bozulur, bizi rahatsız eder. Işığı kucaklayın! Birliğe ulaşın!
Moss Prophet
Yani Greenpath’te inanılan tek üst varlık, Unn değil. Bir şeyler değişmiş, Unn yerine The Radiance’a inanılmaya başlanmış.
Az önce bahsettiğim The Radiance’ın ışığı o kadar genişti ki farklı varlıkların hükmettiği bölgelere kadar sızıyordu. Öyle ki eğer Crystal Peak dağının en yukarısına çıkarsanız, Dirtmouth’a bakan bir Radiance heykeli bulabilirsiniz.

Hallownest’in bilinen yaratıcıları, hemen hemen bu şekilde. Bu varlıklara “tanrılar” demek tam manasıyla doğru değil aslında, bu sebeple yazıda da “üst varlık” şeklinde hitap ettim onlara. Zira Team Cherry’nin geliştirici notlarında “Tanrı” kavramının “özel durumlarda” kullanıldığı belirtilmiş. Zaten oyun içerisinde de “higher being” şeklinde geçiyorlar. Yine de yaratıcı bir doğaları olması, onları bir nevi tanrılar yapıyor elbette. Bu konuda daha detaylı bilgi edinmek isterseniz Mushspore tarafından yazılan şu makaleye bir göz atabilirsiniz.
Peki nasıl oldu da bu topraklar, efsanevi Hallownest krallığına dönüştü? Her şeyin başında bir Wyrm var.
Wyrm’ler ve Pale King’in Hükmü

Solucana benzer bir ejderha olan Wyrm’ler, Hallownest ve çevresindeki topraklarda yaşayan antik varlıklardı. Bu Wyrm’ler, Dune evreninden alınan ilhamla, bir nebze olsun geleceği görebilen varlıklardı. Kingdom’s Edge’e gelen bir Wyrm, Hallownest’in potansiyelini görüp diğer böceklerle birlikte yaşamak istedi. Ancak bunu yapamayacak kadar büyük ve kudretliydi.
Bu kül rengi yer Wyrm’in mezarıdır. Bir zamanlar, onun buraya ölmek için geldiği söylenirdi. Ama bu kadim varlık için ölüm nedir ki? Dönüşüm demektir bence. Bu başarısız krallık, o olaydan doğan varlığın ürünüdür.
Bardoon
Kingdom’s Edge’in en köşesinde bu Wyrm’in eski formunu görebilirsiniz. Burada Knight’ın üzerine yağan kar, aslında çürüyen bu kabuktan kaynaklanıyor. Toz, tüy, küf olabilir- Kar olmadığı kesin. Bunu da oyundaki karakterlerden biri olan Bardoon’un direkt olarak söylemesiyle biliyoruz.
Fakat bu toprakları ziyaret eden başka Wyrm var mı, bilmiyoruz. Bu konuda bildiğimiz tek şey antik zamanlarda meydana gelen bir “Blackwyrm Savaşı.” Blackwyrm isimli varlık hakkında başka bir bilgimiz yok, bu nedenle bu yaratığın bir Wyrm olup olmadığını da bilmiyoruz. Sonuçta savaşlara yalnızca savaşan milletlerin adı verilmiyor, belki de bir bölgeyi kastediyordur.

Kingdom’s Edge’deki Wyrm, şekil değiştirerek bir böcek haline getirdi kendini. Pale King’e dönüşen beyaz yaratık, kudretini kullanarak Hallownest’teki böceklerin zihinlerini geliştirdi ve onlara dünyayı öğretti. Bunun karşılığında böceklerden kendilerine tapınmalarını istedi. Pale King’in yaşadığı White Castle’da bulduğumuz bir tablette, “Wyrm yol gösterici olur, zihinler genişler, teslim olur, adanır,” yazıyor. Böceklerin teslim olmaları, onun hükmü altında olmaları karşılığında Pale King, onları refaha erdirdi.
Yaratabilme ve öğretebilme gücünden ötürü Pale King’in de tıpkı Radiance ve Unn gibi bir üst varlık, yani “higher being,” olduğu kabul ediliyor. Pale King, yanında The White Lady isimli bir kraliçeyi de alarak Hallownest’i başarılı bir şekilde yönetti. Birlikte “vessel” isimli çocuklar yaptıkları The White Lady de tanrı olarak sayabileceğimiz “higher being” denen varlıklardan bir tanesi tabii. Ancak The White Lady’den başka bir yazıda uzun uzadıya bahsetmeyi planladığım için burada kısa kesiyorum. Kraliçe diyebiliriz, yanlış olmaz.

Böylece The Radiance unutuldu. Unn’a tapan Greenpath, artık Pale King’e tapmaya başladı. The Radiance’ın da yerini Pale King almış oldu. Resting Grounds’un küçük bir boşluğunda yer alan Seer yani Kahin, şöyle diyor: “Dünyamızda başka bir ışık daha belirdi, bir kral şeklini alan bir Wyrm,” diyor. “Atalarım ne denli vefasızmış öyle. Kendilerini doğuran ışığı terk ettiler. Sırtlarını döndüler ona. Hatta onu komple unuttular.”
Enfeksiyonun Başlangıcı
The Radiance, unutulmak istemedi. Kendini rüyalarda gösterdi. Pale King’in hükmü altındaki topraklarda böceklerden bazıları onu hatırlasalar da bazıları Radiance’ın anılarının üzerini kapatarak ışığın gücüne direnmeyi seçtiler. Ancak bunun bedelini de ağır bir şekilde ödediler zira The Radiance, bir enfeksiyon oluşturdu ve bunu Hallownest’e yaydı. Oyunun ikinci yarısında The Forgotten Crossroads’a girerek bu bölgenin komple sarı bir kistle kaplandığını, enfeksiyonun yavaş yavaş genişlemeye başladığını göreceksiniz.

Enfeksiyonun Hallownest’te nasıl yayıldığını görmek için Gloriousthistle tarafından kaleme alınan şu makaleye bakabilirsiniz. Ben yine de başka bir yazıda bu enfeksiyonu ele alacak, hikayenin diğer kısımlarıyla nasıl bağlandığını teker teker açıklayacağım.
Hallownest’i bu enfeksiyondan kurtarmak artık elzem hale gelmişti. Pale King, bunu yapmak için bazı “vessel”lar üretti. Enfeksiyonu içlerinde tutacak araçlar olan bu yaratıklar, tamamen saf olmalıydılar. Bir saf vessel, kendini feda edecek ve krallığı enfeksiyondan kurtaracaktı. The White Lady ile ortaya çıkarttıkları bu vessel’lar, işte bu nedenle şu kriterlere uygun olarak yaratılmalıydılar:
Düşünecek aklı olmayacak. Kırılacak iradesi olmayacak. Acıyı haykıracak sesi olmayacak. Tanrı’dan ve Boşluk’tan doğacak.
Böylece The Hollow Knight ve başkarakterimiz olan The Knight yaratıldı. The Hollow Knight, saf bir vessel olarak kabul edildi. Pale King’in testinden geçti, bu görev için kabul edildi ve enfeksiyonu tamamen içine alarak bir tapınağa hapsedildi. The Forgotten Crossroads’taki Black Temple Egg de işte tam olarak burası oluyor. Burayı da kısa kesiyorum zira bu vessel’ların üretilmesi, saf olanın seçilmesi için hazırlanan sınav ve enfeksiyonun kendisi, komple farklı bir yazıya konu olacak kadar derin mevzular. ancak Hallownest’in tarihinde oyunun başladığı noktaya kadar geldik sayılır artık.
Sonuç

Hallownest, oyunda gördüğümüzden çok daha derin bir tarihe sahip. Unutulmuş tanrılar, farklı kültürler, birbirinden farklı biyomlar ve coğrafyalar yer alıyor bu krallığın içerisinde. Bizim oynadığımız kısım, bu koskoca tarihin çok küçük bir noktasını kapsıyor aslında. Ben de bu yazıda, uzun gibi gözükse de aslında çok küçük bir özet vermiş oldum. Bir sonraki yazılarla bu evreni genişletecek, en ufak detayını bile didik didik edeceğiz.
Vessel’lar hakkında çok daha fazla şey söyleyeceğim ancak bunu farklı bir yazıda yapacağım. The Hollow Knight’ın kimliğinden, Radiance’ın yaydığı enfeksiyondan, vessel’ların öneminden ve başkarakterimizden bahsedeceğim yazılar, bir bu kadar uzun olacaktır. Tüm bunları benden önce daha kapsamlı bir kaynaktan öğrenmek için Hollow Knight’ın fandom wiki websitesine göz atmayı unutmayın. Binlerce hayranın emeğiyle oluşturulan bu site, Hollow Knight’ın tarihini öğrenmek için son derece kıymetli bir kaynak.
Öyleyse görüşürüz diyorum şimdilik, bir sonraki yazıda yeniden buluşacağız!