Size tatlı bir oyun tanıtmak için geldim. Arkadaşlarınızı ya da sevgilinizi kapıp çok kasmadan birkaç saatlik rahat bir oyun tecrübesi yaşamak istiyorsanız Moon Hunters iyi bir tercih. Oyun, indie bir firma olan Kitfox Games tarafından çıkarılmış ve tekrar tekrar oynanabilecek şekilde tasarlanmış. Basit ve hoş grafiklere ve sık sık girilen dövüşlere ve en önemlisi de hoş bir hikayeye sahip.
Öncelikle oyunun hikayesinden bahsedelim. Başlangıçta size açık olan karakterlerden birini ve bir Başlangıç Yeri seçiyorsunuz: Spellblade, Ritualist, Druid, Witch gibi karakter seçenekleriniz var, bunlar sınıf elbette. İstediğiniz ismi verebiliyorsunuz ve oyunun içinde size o isimle hitap ediyorlar. Hangi sınıfı seçtiğiniz kısmen önemli. Hem dövüşleri etkiliyor hem de her haritanın sonunda yaptığınız kampta yapabileceğiniz aktiviteleri değiştirebiliyor. Başlangıç Yeri de tamamen fluff gibime geldi. Hikayeye ya da olaylara büyük bir etkisi yok ama tatlı küçük köyler arasından seçim yapabilmek hoş bence.

İlk harita oldukça kolay ve hemencecik köyünüze varabiliyorsunuz. Burada oyunu bir nevi oynamayı öğreniyorsunuz. Vardığınız köyde Moon Feast yani Ay Festivali yapılacak. Ay’a tapan insanlarsınız özetle. Fakat o da ne? İlk gece Ay’a bir şeyler oluyor ve Ay, gökyüzünde belirmiyor. Şey, Ay’ımızı kaybettik de, sizinkini ödünç alsak olur mu?
Köyümüzün lideri bize sonradan diğer yerlerle konuşun ve neler olmuş bakın, tarzında bir şeyler diyor. Ortada bir de düşmanlar var: Güneş Kültü. Başlarındaki kral kötücül biri ve hikayenin sonunda onunla çarpışıyorsunuz. Köyden çıkınca büyük bir harita açılıyor ve oradan gidebileceğiniz noktaları seçiyorsunuz. Üç harita bitirdiğiniz takdirde final boss ile dövüşeceğiniz güne geçiyorsunuz ve orada olanlara göre hikaye sona eriyor.
Hikayenin, yaptıklarınıza göre değişebilecek, birkaç sonu var. Kralı yenebiliyorsunuz, ona kaybedebiliyorsunuz, onu baştan çıkarabiliyorsunuz (Evet, gerçekten). Bir de eğer ilk haritadaki Heykeltıraş ile konuştuğunuzda size söylediklerini çözüp ona göre hareket edebilirseniz gerçekten Ay’ı geri getirebileceğiniz senaryolar da var. Her haritada ilginç bazı etkileşimlere girebiliyorsunuz, ilginç karakterler ve olaylarla karşılaşabiliyorsunuz. Bazı şeyler gerçekten çok komik ve çok tatlı olmuş. Ayrıca bazı run‘larınız sırasında diğer oynanabilir sınıfları ya da kostümleri vs. açabiliyorsunuz. Mesela Songweaver ve Sun Cultist gibi sınıflar sonradan açılıyor.

Sonuç ne olursa olsun oyuna tekrar girebiliyorsunuz ve karakterlerle girdiğiniz diyaloglarda eski karakterlerinizin adı geçebiliyor. Tüccarla konuştuğunuzda, “Hmm Maedhros kadar çok para harcayacaksın demek?” (Evet tabii ki ilk oyunumda Maedhros adını verdim karakterime) gibi şeyler diyebiliyor. Bu kısım gerçekten çok tatlı olmuş. Karakterleriniz efsanelere karışmış gibi oluyor ve ileride adları anılıyor aslında. Kesinlikle üst üste birkaç run yapmaya değecek ve keyifli vakit geçirmenizi sağlayacak bir oyun. Haritaların sonunda kamp yapıyorsunuz ve o kamp kısmında bazı skill ve statlarınızı geliştirebiliyorsunuz. Yemek yapma, uyuma, nöbet tutma, avlanma, yıldızları izleme gibi seçenekler var. Bunlar da tatlı etkileşimlere sebep oluyor. Özellikle malzemeleri karıştırarak yemekler yapmak epey keyifli bir deneyim.


Biz pek çok sonu almaya çalıştık ve neredeyse biri hariç hepsini aldık. Her run’ın sonunda karakterinizin nasıl efsaneye karıştığına dair kısa bir özet veriliyor. Biraz espritüel bir dile de kayabiliyor bu. Karakteriniz “The Wise” gibi havalı ya da “The Fool” gibi komik lakaplar edinebiliyor.


Moon Hunters sizi sararsa 10 saate yakın bir oynanış süresi garanti bence. Tek run 20-30 dakika kadar sürüyor. Krala yenilmekten tutun da onu baştan çıkarmak gibi şeylerin hepsini denemenizi tavsiye ederim bu sebeple. Tek bir run oynayıp sonraki gün diğerlerine geçmek oldukça keyifli olabiliyor. Üst üste belki biraz sıkabilir.
Oynanışa gelelim. Kontrolleri basit. Düz bir saldırı, özel bir saldırı ve mobility yeteneğiniz var (örneğin Ritualist ileri doğru hızla kendini atarken Druid bir kurda dönüşüyor) Her haritada yaratıklar, zaman zaman da büyük yaratıklar oluyor. Bunlardan para ve can düşebiliyor. Can biraz az düşüyor ama eğer haritalarda ölürseniz haritayı otomatik olarak geçip kampa varmış oluyorsunuz, biraz da para kaybediyorsunuz; yani oyun sizi pek cezalandırmıyor. Sadece final boss’ta ölmek oyunu bitiriyor, orada da bir ending alıyorsunuz zaten, o yüzden çok da problem değil bence.
Yakın dövüşçü sınıfları pek beğenmedim, uzaktan savaşabilmenizi sağlayanlar daha eğlenceli ve etkili gibi duruyor, yakın dövüşçüler çok daha hasar almaya meyilli ve basitçe sınıfların dengesi olmadığını söyleyebiliriz. Spellblade oynarken mesela, yakına girip vurduğunuza değmiyor genelde. Tek komplike diyebileceğimiz sınıf Songweaver, o da diğerlerine göre aşırı komplike. Bu kadar basit ve chill bir oyun için gereksiz fazla skille sahip. Pek bir ciddiyete sahip olmayan bir oyun oynarken Songweaver ile bir anda kendinizi dur şu neydi ya, diye yeteneklerinize ve combolarınıza bakarken bulabiliyorsunuz. Snowdancer sınıfı da oldukça zayıf kalıyordu bence diğerlerinin yanında, sol tık ile vurdukları basit kalırken, sağ tık ile atılan buz parçaları oldukça isabetsizdi.

Bunun yanında haritalar yeterince dolu değil. Tatlı birkaç etkileşim konmuş ama haritaların köşelerine ya da büyük alanlarına girdiğimizde sadece soğuk hava ve çamurla karşılaştığımız çok oldu. Açıkçası buralara tatlı küçük etkileşimler iliştirilebilirdi ya da tatlı birkaç diyalog kurulabilecek karakterler gibi şeyler koyulabilirdi. Fena düşünülmemiş bir hikayeye sahip olduğunu düşünürsek, kurdukları dünyanın lore’undan daha çok bahsedebilirlerdi. Gittiğiniz ve yaratıkları dövdüğünüz yerin boşluk olması biraz rahatsız edici.
Yine de bana 10 saatlik keyifli bir vakit yaşattı Moon Hunters. Steam’de 25 TL gibi bir fiyata sahip. Ben hediye olarak aldığım için bu parayı verir miydim bilmiyorum ama indirimlerde bakmak belki mantıklı olabilir. Umarım kaybettiğimiz Ay’ı bulmamızı sağlayabilirsiniz. Özetle, geliştirilebilecek çok yanları olduğunu düşündüğüm, potansiyeli yüksek bir oyun. Indie bir firmanın yaptığını biliyorum ancak eksiklikleri de bir yerden sonra göze batmıyor değil. Siz ne düşünüyorsunuz?