Birinci Bölüm
ORPHEUS: RUHUNUN İLK YARISI
Laura’mı çekip alsaydım ölümün kollarından,
Ah, keşke olabilseydim o denli acınası,
Çok daha mutlu olurdum şarkılardan,
Orpheus ‘un geri getirdiği gibi Eurydice’ı.
-Petrarch

Kıyıya vuran dalgaların sesi kulaklardaki bir ezgi gibiydi. Kayaların arasından incelikle esen rüzgar, bulutlara yetişmeye çalışan bir çocuğu andırıyordu Orpheus ’a, bir zamanlar olduğu çocuğu.
Ölümlü babasından dinlediği bir şarkı çalıyordu kulağında. Anılarından çekip çıkardığı bir hayal gibi, Hestia kadar güzel ve saf annesi, tüm denizleri ve hatta Afrodit’in kendisini kıskandıracak bir aşkla bakıyordu babasına. Müziğin çıktığı yer basit bir enstrüman ve basit bir adamın elleriydi. Yine de ortaya çıkan ezgiler Kafkaslarda bekleyen Prometheus’un acısını da hafifletirdi, Yeraltı’nda taşı ittiren Sisyphus’un yükünü de. En taş kalpli adamın bile yüreğinde aşk denen coşkulu alevleri harlardı. Hiçbir ismi aklında tutamayan aptallar bile artık aşkın adını öğrenirdi bu ezgilerle ve asla unutmazlardı. İşte bu çocukluğunda duyduğu şarkıydı. Babasının annesine büyük bir aşkla çaldığı…
İkisini de kaybedeli çok olmamıştı ve kalbindeki ağırlık derinleşirken, hafızasının derinliklerinden bu şarkıyı çekip çıkardı ve onlara duyduğu sevgiyi tekrar dalgalara ve uçan tüm kuşlara hatırlatmak için lirini çıkardı. Bu aşk unutulmaması gereken bir yangındı. Gerekirse tüm denizleri ve dalgaları yakması gereken bir yangın…
Parmakları lirin üstünde dans ederken ve kendine ait olmayan sesler dudaklarını terk ederken o günlere döndü ve ruhuyla birlikte kutsallaştırdı nefesini. Dalgalar bile sessizleşti. Sirenler dinlemeye, belki de Poseidon’ın bizzat kendisi kulak vermeye başlamıştı. Sessizlik, ezgilerin hak ettiği dinleyicilerdi.
Son sözler dalgaların sessizliğiyle birlikte terk etti dudaklarını. Parmakları durdu ve lirinden yükselen notalar sona erdiğinde kuşların cıvıltısı ve rüzgarın sesi doldu kulaklarına. Şarkının son sözleri yüreğinde derin bir tesir bıraktı ve o andan itibaren arayışı oldu. Aşk. Babasının ve annesinin sahip olduğu gibi bir aşk.
Arayışının bu kadar kısa süre süreceğini bilseydi belki de gözyaşlarını sonraya saklardı, kendi için. Aynı zamanda az sonra karşılaşacağı bir çift göz için.
Başını kaldırdığında ve şarkıdan sonraki sessizlik etraflarını sardığında, gökleri delen ve sönmüş yıldızları harlayan bir çift gözle karşılaştı. Bir zamanlar anne babasına ait, Helen ile Paris’in yansımasını anımsatan bakışlardı bunlar, bir aşkın ilk yarısını elinde tutuyordu.
Diğer yarısı da kendisindeydi.