Bir kitabı konusunu bilmeden, kapağını incelemeden, hiçbir yorum görmeden, içerisinde işlenen temalardan ve üzerinde emeği olan kişilerden tamamen habersizce alıp okudunuz mu? Ben bunu bazen yapıyorum. Dilimize Tüm Sırların Sahibi Kız olarak kazandırılan, M.R. Carey’nin 2014 yılında yayınladığı Tüm Sırların Sahibi Kız romanını da hiçbir bilgim olmadan okudum.
Hiç okumadıysanız ve okumaya niyetiniz varsa size de kitaba bu şekilde başlamanızı öneririm zira ilk yarıdaki olayların birçoğu başkarakterin de bilgisizliği üzerine kurulu. Eğer bu şekilde başlamayı düşünüyorsanız sakın merak etmeyin, yazımda spoiler vermekten mümkün olduğunca kaçınıyor ve spoiler vermeye başlayacağım zaman önden uyarı veriyorum. Fakat kitabın işlediği asıl tema da bir spoiler sayılabileceği için, sizin edebi keyfinizi de kaçırmamak adına, kitabın kritik anları hakkında hiçbir şey söylemiyor ve bunun yerine sadece kitabı üstünkörü yorumluyorum.
Yazı boyunca bu kitabın ilham olduğu filmden de görseller kullanacağım fakat filmi izlemediğimi en baştan belirteyim.

Tüm Sırların Sahibi Kız kitabında olaylara gözlemcilik etmeye Melanie isimli 10 yaşındaki bir kızın gözünden başlıyoruz. Uyanıyor, derslerine giriyor, odasına gidiyor, uyuyor. Sonraki gün de bu rutin tekrar ediyor. Bunun sebebi, Melanie’nin tutucu bir ailede büyüyen küçük bir kız olmasından ziyade bir deneyin bileşenlerinden bir tanesi olması.
Bu deneyin ne olduğunu, o korkunç laboratuvar kapılarının ardında neler döndüğünü, öğretmenlerin neden bu kadar gönülsüzce eğitim verdiğini ve Melanie’yi uyandırırken neden başına silah dayadıklarını bilmiyoruz. Bu bilgiye Melanie ile eşzamanlı olarak sahip oluyoruz. Daha sonra başka karakterlerin de bakış açılarından bu post-apokaliptik dünyayı deneyimliyor, yavaş yavaş gizemlerini çözüyoruz.
Bilinmeyen bir tarihte geçen bu kitapta dünya mahvolmuş vaziyette. Bir distopyaya konuk oluyor, bir mantardan kaynaklanan tuhaf bir hastalığın yol açtığı yıkımla başa çıkmaya çalışıyoruz. Bu hastalığın ve yarattığı yıkımın etkilerini söylemeyeceğim zira bence romanın inşa ettiği gizem kapılarının ardındakiler tam olarak burada yatıyor. Bu detayları benden duymayın: Kendi gözlerinizle şahit olmanız en iyisi.

Tüm Sırların Sahibi Kız’ın en şaşırtıcı kısmı benim için az ve öz sayıdaki karakterlerin gelişimi oldu. Melanie’nin gözünden gördüğümüz kadarıyla birçok karakter elbette ki tek boyutlu: Kendisine hikayeler anlatan ve bir ebeveyn figürü olan Bayan Justineau, korkunç bakışları ve somurtuk tavırlarıyla adeta bir “başdüşman” görevi gören Çavuş Parks, çılgın ve gizemli bilim insanı Doktor Caldwell.
Yazar, kalemiyle başkarakterin sahiden de küçük bir kız olduğuna bizi ikna ediyor. Kendisine iyi davrananları iyi gösteriyor Melanie, kötü davrananları ise kötü. Kitabın ikinci yazısında diğer karakterlerin bakış açılarından baktığımız zaman aslında tüm bu insanların kendi içlerinde çözümlemeye çalıştıkları ikilemlere, travmalara ve deneyimsizliklerine şahit oluyoruz. Üç boyutlu karakterlerin bir romanı iyileştirmediği kanısındayım -zira zaten karakterlerin üç boyutlu olmaları gerekiyor- fakat böylesine güzel bir kandırmacanın da iyi hissettirdiğini söylemem lazım.
Melanie’nin kendisi ise en tatlı sürpriz. Dedim ya küçük bir kız çocuğu olduğunu çok net hissettim diye, şimdi buna ters düşebilecek bir şey söyleyeceğim: Melanie entelektüel arzulara sahip, duyarlılığı ve hisleri son derece keskin, bir anın ciddiyetini ve ağırlığını anlamakta sıkıntı çekmeyen bir çocuk. Yani bir yetişkin neredeyse. Fakat tüm bunların üzerinde kendisinin yalnızca çok zeki bir 10 yaşındaki çocuk olduğunu gösteren bir kırılganlığı, duygusallığı ve saflığı da mevcut. Büyümüş de küçülmüş gibi tavırları olmayan, tuhaf ilgi alanlarına ve doymaz bir meraka sahip olan Melanie’yi ilginç kılan da tam olarak bu bence. Zeki bir karakter yazmak pek zor değildir fakat zeki bir çocuğu sahiden de bir çocuk gibi yazmanın pek de kolay bir iş olmadığına inanıyorum. Birçok noktada bir karakterin çocukluktan çıkıp yetişkinliğe nasıl girdiğini sorgularken buldum kendimi. Bu bir bildungsroman değil -yani başkarakterin çocukluğundan başlayıp yetişkinliğine yolculuk etmiyoruz- fakat bir bildungsroman inşasının en temel taşları konusunda bize yardımcı olabilecek bir noktada duruyor.
Bir bilim kurgu olsa da Isaac Asimov veya Frank Herbert gibi robotlardan, uzayda gezmekten, uzaylılardan falan bahsetmiyoruz. Tüm Sırların Sahibi Kız, distopik / post-apokaliptik bir bilim kurgu romanı olmasından mütevellit çok daha umutsuz ve bilimsiz bir geleceği anlatıyor. Kitaptaki bilim kurgu kısımları, neredeyse tamamen Doktor Caldwell karakteri üzerinden sağlanıyor. Bu da benim gibi işin teknik kısımlarını tüm detaylarıyla öğrenmek isteyenler için biraz yetersiz kalabiliyor. Buna rağmen asıl iddialı olduğu post-apokalips ve distopya mevzularını anlatmak için Caldwell’in bakış açısı gayet yeterli oluyor.

Tüm çocuklar gibi kendini tanıma sürecindeki Melanie’nin kendisi için düşlediği kurgusal ebeveyn ilişkisinin kurgusallığı birkaç defa yüzümüze vuruluyor. Kendisine merhamet gösteren Bayan Justineau’yu adeta annesi gibi gören Melanie’nin bu noktaya gelmesini sağlayan bazı kırılma noktaları olduğunu da görüyoruz: Yani kitaptaki neden-sonuç ilişkileri havada kalmıyor. Ayağı yere basan, ucu kopuk olmayan olaylar birbirini kovalıyor.
Bununla birlikte her hayatta kalış romanı gibi Tüm Sırların Sahibi Kız de tamamen mantıklı veya sevilebilir karakterler içermiyor. Karakterlerin bazıları, bazı anlarda sahiden de belli başlı tiplemeler gibi davranıyorlar. Verdikleri kararlardan bazıları yanlış, bazıları ise sadece aptalca. Sinirden saçı başı yolduran birkaç sahne de var. Karakterlerin hepsini sevmek zor, hatta bazıları sadece birkaç büyük yanlışından ötürü affedilemez kategorisine de girebilir sizin için.
Yazıyı bitirirken yukarıda söylemekten çekindiğim şeyleri son birkaç paragrafa sığdıracağım için spoiler uyarısını şimdiden yapıyorum. Tüm Sırların Sahibi Kız kitabındaki kimi ağır kimi hafif olan bazı sürprizleri önceden öğrenmek istemiyorsanız yazının sonuna eriştiniz. Anlattıklarım hoşunuza gittiyse (ayrıca The Last of Us gibi post-apokaliptik ve “bulunmuş aile” klişesini seviyorsanız) kitaba kendiniz bir göz atmaktan çekinmeyin- Belki de sıradaki favori kitabınız olacaktır.
Spoiler öğrenmek sizin için sorun değilse lütfen devam edin, daha anlatacaklarım var.

Tamam, yalan söyledim: The Last of Us’tan bahsetmemin tek sebebi karakterlerin ilişkileri değil. Aynı zamanda bu kitabın, esere çok fazla benzemesi. Mantar kaynaklı bir zombi hikayesi olmasından enfeksiyondan etkilenmeyen bir başkaraktere kadar, bu iki eser arasında birleştirilebilecek çok fazla nokta var. Fakat mevzubahis romanımız, The Last of Us’tan bir sene önce çıkmış- Yani çok benzer zamanlarda üretime konmuş, yazılmaya başlanmış olmalılar.
Birbirine çok benzeyen iki eserin neredeyse eşzamanlı olarak çıkması, The Walking Dead gibi zombi temalı içeriklerin yükselişte olduğu bir döneme denk gelmesinden kaynaklanıyor olsa gerek. Yine de temel hatlarıyla The Last of Us farklı bir çerçevede yazılsaydı nasıl olurdu merak ediyorsanız Tüm Sırların Sahibi Kız, tam da aradığınız roman olabilir.
Gelgelelim bu kitapla ilgili en çok kafamı kurcalayan kısma: Finaline. Başkarakterimizin yaptığı seçimin ağırlığını yeterince hissedebiliyor muyuz, emin değilim. Verilen kararın, bu karardan direkt olarak etkilenen kişi için ne anlama geldiğini, kendisi dışında bu seçimden etkilenmeyen birisi olup olmadığını ve hatta bu kararın etik bağlamda nereye oturduğunu düşünmeye pek fırsat kalmıyor.
Duygusal ağırlığı olan ve sahiden de dünyanın gidişatını kökten etkileyen bir kararın üzerinde yeterince durulmaması, Tüm Sırların Sahibi Kız konusunda beni en çok yaralayan detay oldu. Finalin, kitabın en vurucu sahnesi olması gerekirken yalnızca “vurucu sahnelerinden biri” olduğunu düşünüyorum. Bu da pek hoşuma gitmiyor.
Böylece bir spoiler uyarısı daha vermeden yazımı noktalıyorum. En temel hatlarıyla Tüm Sırların Sahibi Kız kitabının bende hissettirdiklerinden bahsettim. Bu kitabı okuduktan sonra beynimin içinde dönüp duran, devamlı olarak birbiriyle köşe kapmaca oynayan sorulardan bazılarını da böylece yazıya dökebilmiş oldum. Bunun verdiği rahatlığı bilirsiniz.
Siz ne dersiniz? Tüm Sırların Sahibi Kız kitabını okudunuz mu? Okumayı düşünür müsünüz? İkna ettim mi sizi?